top of page

MİRASÇILARIN MAL REJİMİ TASFİYESİ DAVASI AÇMASINA İLİŞKİN BİLGİ NOTU

Güncelleme tarihi: 13 Ara 2024

A)EDİNİLMİŞ MALLAR


Eşlerin 1.1.2002'den sonra edindikleri mallar, mal rejiminin sona ermesinden 1 yıl önce yapılan karşılıksız kazandırmalar, kasıtlı devirler; diğer eşin kişisel malvarlığı için yapılan ödemeler "edinilmiş mal kapsamında" kabul edilir.


Eğer bir eş, kişisel mallarından edinilmiş mallarına bir katkı yapmışsa bu katkının iade edilmesi gerekir. Aynı şekilde edinilmiş mallardan kişisel mallara yapılan katkı da iade edilecektir. İşte eşlerden birinin bir mal grubundan diğerine yaptığı katkının iadesine “denkleştirme” denir.

Kanundaki tanıma göre bir malın edinilmiş mal sayılabilmesi için;

a) Edinilmiş mallara katılma rejiminin devamı esnasında elde edilmiş olması

b) Karşılığı verilerek edinilmiş olmalıdır.


TMK. m. 222/son’a göre “Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal sayılır”. Şu halde bazı malların kişisel mal olduğunu iddia eden davalı bu iddiasını ispatla yükümlüdür.

Eşler malvarlığı değerlerinin kime ve hangi mal grubuna ait olduğunu her türlü delille ispat edebilirler. Yeni edinilen bir malın edinilmiş mal mı yoksa kişisel mal mı olduğu tespit edilirken, o malın hangi mal grubunun daha fazla katkı yapılarak edinildiğine bakmak gerekir.


MİRASÇILARIN MAL REJİMİ TASFİYESİ DAVASI AÇMASINA İLİŞKİN BİLGİ NOTU


-KİŞİSEL MALLAR

Edinilmiş malların TMK m. 219’da belirlenmesinden sonra geriye kalan malların kişisel mal olarak kabule edilmesi gerekmektedir. Kişisel mallar TMK 220’de 4 bent halinde sayılanlarla sınırlıdır. Ancak ikinci bent bu sınırlı oluşu önemli ölçüde zayıflatmaktadır. Bu hüküm, “herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri” şeklinde tüm karşılıksız kazanma türlerinin kişisel mal haline geleceği yönünde önü açık bir düzenleme getirmiştir. 


Kişisel mallar mal rejiminin tasfiyesinde dışta tutulur. Hangi eşe ait ise tamamen ona ait olur. Katılma alacağı kişisel mallar üzerinde oluşmamaktadır.


Yargıtay 8. HD 2010/5567E. 2011/2071K. sayılı kararında; ”Eşlerden her biri kişisel eşyalarını her zaman, mal rejiminin sona ermesinden önce ya da sonra isteyebilir. Bu istek; mal rejiminin tasfiyesi halinde istenilecek katkı payı, değer artış payı veya artık değere katılma alacağı olarak değerlendirilemez. Bu tür eşyalarla ilgili dava, boşanmanın eki niteliğindeki davalar olarak da düşünülemez. Mevcut olan eşyaların aynen geri verilmesine ilişkin istihkak davaları her zaman açılabileceğinden zamanaşımına da tabi değildirler…” görüşüne yer vermiştir.




B) MAL REJİMİNİN TASFİYESİ DAVASI


Öncelikle belirtmek gerekir ki, mal rejiminin tasfiyesi talebe bağlıdır. Eşlerin herhangi birinin mal rejimi ile ilgili talebi varsa "usulüne uygun harcı yatırarak dava açmalı" veya açılmış bir davada "karşılık dava" açarak talepte bulunmalıdır. Yargıtay 8. HD Dairesi 2010/4983E. 2011/2095K. sayılı kararında; “Mal rejiminden kaynaklanan talepler boşanmanın eki niteliğindeki taleplerden olmayıp ayrıca dava konusu edilebilir.” demiştir.


Mal rejiminin tasfiyesine ilişkin dava açılabilmesi için edinilmiş mallara katılma rejiminin sona ermesi gerekmektedir. Şayet Yargıtay 8. HD E. 2013/ 2889, K. 2013/ 3187 sayılı kararında da “Katılma alacağının istenebilmesi için eşler arasında geçerli bulunan edinilmiş mallara katılma rejiminin sona ermesi gerekmektedir. (TMK m. 225) Tarafların evliliği hukuken devam ettiğine göre, mal rejimi sona ermemiş olup davanın görülebilirlik ön koşulu gerçekleşmemiştir.” denilerek TMK m.225 vurgulanmıştır.


TMK m. 225’te “Mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona erer. Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer.” hükmü yer almaktadır. Böylelikle ölüm ile eşler arasındaki yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi kendiliğinden sona ermektedir.


Eşlerden birinin ölümü durumunda iki ayrı tasfiye söz konusu olur ve ilk olarak eşler arasındaki edinilmiş mallara katılma rejimi tasfiye edilir, sonrasında ölen eşin kanuni ya da atanmış mirasçıları arasında terekenin tasfiyesi yapılır. Sağ olan eşin ölen eşe karşı katılma alacağı hakkına sahip olduğu durumlarda, söz konusu katılma alacağı ölen eşin terekesinin borcu olarak kabul edilir ve ölen eşin mirasının mirasçılar arasında paylaştırılmasından önce terekeden indirilir.

Mal rejiminin tasfiyesi aile mahkemesinin, mirasın tasfiyesi ise sulh mahkemesinin görev alanına girer.


Yasal mal rejiminin tasfiyesinden doğan katılma alacağı hakkı, parasal bir alacak hakkı olup ayni değil nakdi bir talep hakkı doğurur. Yasal mal rejiminin tasfiyesinde, kural olarak ölen eşin sadece "edinilmiş malları" tasfiyeye dahildir. Edinilmiş mal, 01.01.2002’den sonra eşlerin evlendikleri andan itibaren kimin mülkiyetine olursa olsun evlilik süreci boyunca edindikleri tüm varlığını oluşturur.


Mahkeme tarafından evliliğin boşanma sebebiyle sona erdirilmesine karar verilmesi durumunda, edinilmiş mallara katılma rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer ve tasfiye edilir (TMK m. 225/ f. 2). Bu sebeple boşanma davasının açıldığı tarihten, boşanma kararının verilmesi tarihine kadar geçen süre içerisinde edinilmiş mallara katılma rejimi değil mal ayrılığı rejimi uygulama alanı bulur. Bununla birlikte açılmış olan boşanma davaları mahkemece reddedilmiş olabilir. Bu gibi durumlarda edinilmiş mallara katılma rejiminin boşanma davası açılmasına rağmen hiçbir kesintiye uğramadığı kabul edilir ve bu süre zarfında edinilmiş olan edinilmiş mallar da tasfiyede dikkate alınır. Edinilmiş mallara katılma rejiminin boşanma sebebiyle tasfiye edilebilmesi için mahkemenin kararının kesinleşmiş olması gereklidir. Aksi takdirde boşanma kararına rağmen edinilmiş mallara katılma rejimi tasfiye edilemez.


C)BOŞANMA DAVASI DEVAM EDERKEN EŞLERDEN BİRİNİN ÖLMESİ HALİNDE MAL REJİMİNİN TASFİYESİ


Eşlerden biri boşanma açılmasından sonra ölmüş olabilir. TMK m. 181/ f. 2’ ye göre, boşanma davasının açılmasından sonra eşlerden birinin öldüğü durumlarda, ölen eşin mirasçıları davaya devam edip, hayatta olan eşin daha kusurlu olduğunu ispatlayabilirler ve onun mirasçılık sıfatını ortadan kaldırabilirler. Mirasçıların devam edebileceği bu davalar, artık bir boşanma davası niteliğini taşımaz, aksine hayatta olan eşin kusurunu veya iyiniyetli olmadığını ve mirasçı olmayacağını tespit eden bir tespit davası niteliğini taşır.


“TMK Madde 236- Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Alacaklar takas edilir.


Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma hâlinde hâkim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılmasına veya kaldırılmasına karar verebilir.”


Ölen eşin mirasçılarının davaya devam ederek, TMK m. 236/ f. 2 hükmü gereğince sağ kalan eşin katılma alacağı hakkını engelleyip engelleyemeyeceklerinin değerlendirilmesi gerekmektedir. Eşler arasındaki boşanma davası devam ederken, eşlerden birinin ölmesi durumunda, evlilik, boşanma sebebiyle sona ermiş olmaz; aksine ölüm ile sona ermiş olur. Bu sebeple de TMK m. 236/ f. 2 hükmü burada uygulama alanı bulmaz. Çünkü TMK m. 236/ f. 2 hükmünde açık bir şekilde boşanma durumunda uygulama alanı bulacağı belirtilmiştir. Sonuç olarak sağ olan eş, ölen eşin mirasçılarının davaya devam etmesi sonucu mirasçılık sıfatını kaybedebilir, ancak ölen eşe karşı bir katılma alacağı mevcutsa bunu talep edebilir.


MİRASÇILARIN HAKLARI

Mal rejiminin eşlerden birinin vefat etmesiyle sona ermesi halinde edinilmiş mallardan doğan katılma alacağını talep hakkı ölen eşin mirasçılarına geçer. Ancak mirasçıların talep hakkı sınırsız ve süresiz değildir. Mirasçılar katılma alacağı taleplerini sağ kalan eşe karşı 10 yıllık sürede ileri sürmelidirler. Aksi halde, talep hakkı zamanaşımına uğrayacak ve mirasçılar sağ kalan eşten herhangi bir istemde bulunamayacaklardır.


Miras paylaşıldıktan sonra dahi zaman aşımı süresi olan 10 yıllık geçmemiş ise sağ kalan eş mirasçılara ya da mirasçılar murisin hakkı için sağ kalan eşe karşı katılma alacağı davası açabilir.

Nitekim Yargıtay 8. HD 2009/3224 E. , 2010/113 K. sayılı kararında , “TMK’ nın 225/1.maddesine göre eşlerden birinin ölümü de mal rejimini sona erdiren nedenlerdendir. Dava dilekçesindeki açıklama ve dosya kapsamına göre dava; edinilmiş mallara katılma rejimi gereğince murisin ölümü nedeniyle bir kısım mirasçıları davacılar tarafından açılan mal rejiminin tasfiyesine ilişkindir. Bu davaların çözümü 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4.maddesi gereğince Aile Mahkemesine aittir.” diyerek hem mal rejiminin tasfiyesine ilişkin davayı eşin ölmesi üzerine, mirasçılarının açabileceğini hem de görevli mahkemenin Aile Mahkemesi olacağını belirtmiştir.


Yine YARGITAY 8. HD E. 2018/8713 K. 2019/3853 sayılı kararında “Davacılar ve vekili, babaları muris C.' nin 2012 yılında vefat ettiğini, eşi davalı ile evlilik birliği içinde edinilen ve davalı adına kayıtlı olan malvarlığı yönünden mal rejimi tasfiye edilerek tespit edilecek alacağın faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep ettiğini bildirilmiştir. Dairenin 2014/12235 Esas ve 2015/19632 Karar sayılı ilamıyla TMK' nin 225/1.maddesi gereği ölümle sona erdiği durumlarda tasfiyeyi engelleyen yasa maddesi bulunmadığı, Mahkemece, iddia ve savunma çerçevesinde taraf delilleri toplanarak işin esası hakkında bir karar verilmesi gerektiğine işaret edilerek davalı sağ eş A. yönünden hüküm bozulmuş, davalı yönünden temyiz itirazının reddine karar verilmiştir.”


8.HD 2014/12235E. , 2015/19632K.:

“Davacılar vekili, babaları muris C.' nin 2012 yılında vefat ettiğini, eşi davalı A. ile evlilik birliği içinde edinilen ve davalı A. adına kayıtlı olan dava dilekçesinde belirtmiş oldukları taşınmaza ilişkin olarak alacağın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, mirasçılar tarafından, sağ kalan eş ve diğer mirasçıya karşı açılan artık değere katılma alacak isteğine ilişkindir. Mal rejiminin tasfiyesi sonucunda belirlenecek katılma alacağı, terekeye ait borç olup, mirasçıların miras paylaşımından önce ödenmesi gerektiği kabul edilmektedir. Terekeye ait borç ödendikten sonra kalan miktar, mirasçılar arasında miras payları oranında paylaşılır. Tereke borçlarından bu sıfatını kaybetmemiş tüm mirasçılar, kişisel olarak (4721 s.lı TMK 599/2 m) ve müteselsilen (TMK 641 m) sorumludurlar. Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı Yasa'nın 10, TMK 202/1.m). Tasfiyeye konu 16781 ada 2 parsel 4 nolu mesken eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 20.02.2007 tarihinde satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK 179.m). Davalı A. yönünden kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; Mal rejimi yukarıda izah edilen nedenlerle TMK 225/1 gereği ölümle sona erdiği durumlarda tasfiyeyi engelleyen yasa maddesi bulunmamaktadır. Mahkemece, iddia ve savunma çerçevesinde taraf delilleri toplanarak işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekir iken yazılı şekilde hüküm tesisi hatalıdır.”



D) ÖLÜME BAĞLI MAL REJİMİNİN TASFİYESİ


8. HD KARARLARINCA

Ölüme bağlı mal rejiminin tasfiyesi ile artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir. Somut olaya gelince; eşler, 18.03.2007 tarihinde evlenmiş, 10.07.2008 tarihinde muris eş Sebahat vefat etmiştir. Mal rejimi ölüm tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK madde 225/1).


Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 Sayılı Kanun mad.10, TMK madde 202/1). Tasfiyeye konu 639 parselde 3 numaralı bağımsız bölüm, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 26.06.2008 tarihinde satın alınarak, muris eş adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK madde 179).


Katılma alacağı kanuni bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur. Ayrıca, bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir.

Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacağı hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır. Katılma alacağı, Yasa'dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.


Artık değere katılma alacağı miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan

malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm ( rayiç ) değerleri esas alınır. Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir.


Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir.


Yukarıdaki değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır.


Tasfiyeye konu taşınmaz, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu tarihte satın alınarak, davalı eş adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır.


E) TBK m.229 KAPSAMINDA TASFİYEYE EKLENECEK DEĞERLER


TMK madde 229 gereğince aşağıda sayılı değerler katılma alacağına eklenecektir;

 1. Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar,

2. Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler.


Bu tür kazandırma veya devirlere ilişkin uyuşmazlıklarda mahkeme kararı, davanın kendisine ihbar edilmiş olması koşuluyla, kazandırma veya devirden yararlanan üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.


TMK md.229 hükmü kapsamında yer alan bir işlemin yapılmış olduğu iddiası, ilk olarak katılma alacağı talep etme hakkını haiz olan eş tarafından ileri sürülebilir. Eğer hak sahibi eş ölmüşse, miras hukuku hükümleri çerçevesinde onun mirasçıları da (TMK md.236/1 c.1), TMK md.229 hükmü kapsamında yer alan bir işlemin yapılmış olduğunu ileri sürme hakkına sahiptir.


TMK md.229 hükmünün yaptırımı kesin hükümsüzlük olmadığından işlemin TMK md.229 kapsamında olduğu iddiası, hak sahibi eş ya da mirasçıları tarafından ileri sürülmelidir.


TMK md.229 kapsamındaki işlemlerin konusunun edinilmiş mallar olduğu kabul edilmektedir. Eklenecek değer kapsamındaki malvarlığı değerinin edinilmiş mal mı yoksa kişisel mal mı olduğunun, eklenecek değer olduğunu iddia eden tarafça ispat edilmesi gerektiği belirtilmektedir. Esasen, davacı, malın edinilmiş olduğu iddiasını TMK md.222’deki karinelerden de yararlanarak ispat yükü altındadır; kişisel mal olduğu iddiası ise karşı tarafça ispat edilmelidir.


Bir yıllık sürenin belirlenmesinde üçüncü kişi lehine karşılıksız kazandırmanın taahhüt edildiği işlemin (bağışlama taahhüdünün) yapıldığı tarih mi, yoksa kazandırmanın ifa edildiği tasarruf işleminin yapıldığı tarih mi esas alınmalıdır?


Henüz ifa edilmemiş karşılıksız kazandırmaların hiç yapılmamış gibi değerlendirilmesi ve tasfiyede “borçlar” açısından da nazara alınmaması gerekir. Borçlandırıcı işlemin ve kazandırmanın ifa aşamasını oluşturan tasarruf işleminin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde yapılmış olması ihtimalinde ise tasarruf işleminin esas alınacağı ve bu durumda borçlandırıcı işlemin (bağışlama taahhüdünün) mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde yapılmasının şart olmadığı ifade edilmelidir. İşlemin konusu edinilmiş malın değerini azaltan veya edinilmiş mala ilişkin borç doğuran işlemler, sanki hiç yapılmamış gibi sayılacak ve katılma alacağının hesaplanmasında göz önüne alınmayacaktır.

TMK md.229/f.1 b.2’de kullanılan “devir” kavramı, hükmün amacı gözetilerek, geniş olarak yorumlanmalıdır. Böylece bir eşin, diğerinin katılma alacağını azaltma kastıyla yaptığı edinilmiş malını karşılıksız veya değerinin altında üçüncü kişiye devretmesinin yanında, malın değerini azaltıcı nitelikteki borçlandırıcı işlemler veya tasarruf işlemleri yapması hallerinde TMK md.229/b.1 f.2 hükmü uygulanmalıdır. Devir işleminin mal rejiminin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlamak üzere mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar yapılmış olması gereklidir. Esasen mal rejiminin yürürlüğe girmesinden önce veya mal rejimi sona erdikten sonra eşin malvarlığı değerini devretmiş olması halinde edinilmiş mal kavramına giren bir malvarlığı değeri söz konusu olmayacağı için (TMK md.220 b.2) TMK md.229’un uygulanmasından ve eklenecek değerin artık değerin hesabında nazara alınmasından söz edilemeyecektir.


2. Hukuk Dairesi  2010/16339 E. , 2010/17563 K.

Katılma alacağını azaltmak amacıyla yapılan taşınmaz devrinin iptaline ilişkindir. Türk Medeni Kanunun 229/2. maddesine göre; eşlerden birinin mal rejiminin devamı süresince diğerinin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirler, tasfiyede edinilmiş mallara eklenecek değer olarak dikkate alınabilir. Yapılan devrin katılma alacağını azaltmak amacıyla yapıldığı sabit olsa bile; tasfiyede bedeli hesaba katılacağından; tapunun iptal ve tesciline karar verilemez.


Av. Yılmaz GÜNEŞ

bottom of page