top of page

KISMEN VEYA TAMAMEN BEDELSİZ KALMIŞ SENEDİ

Güncelleme tarihi: 13 Ara 2024

KULLANMA SUÇU ( TCK MADDE 156 )


Bedelsiz Senedi Kullanma Suçu; Türk Ceza Kanunu'nun 156'ncı maddesinde malvarlığına karşı işlenen suçlar bölümünde müstakil bir suç olarak düzenlenmiştir. Madde metni: " Bedelsiz kalmış senedi kullanan kimseye, şikayet üzerine altı aydan bir yıla kadar hapis ve adli para cezası verilir. Doktrinde yer alan baskın görüşe göre suçun düzenlenmesinde korunmak istenen hukuki değer ticari senetlere karşı duyulan güven duygusudur. Buna ek olarak güveni kötüye kullanma suçunun özel bir şekli olduğu dikkate alındığında senette alacaklı sıfatına sahip kişinin, senede dayalı bir borcu ödeyen kişiye karşı ödeme olgusunu reddetmesi mülkiyet hakkında ihlaline sebebiyet vermektedir.


KISMEN VEYA TAMAMEN BEDELSİZ KALMIŞ SENEDİ

BEDELSİZ SENEDİ KULLANMA SUÇUNUN UNSURLARI


A- Fail


Suçun faili, kısmen veya tamamen ödenmiş olan senedin bedelsiz kalan bölümünü bir hukuki sonuç doğuracak şekilde kullanan kişidir. Burada dikkat edilmesi gereken husus senedin bedelini ödeyerek alacağı temlik alan ve daha sonra kullanan üçüncü kişi, bu suçun faili olmayacaktır. Zira senet bu kişi açısından bedelsiz kalmıştır. Bedelsiz kalmış senedi kullanma suçu anacak senedin alacaklısı olarak görünen kişi tarafından işlenebilir.


Bedelsiz senedin hukuka aykırı olarak ele geçirilmesi veya sahtecilik suretiyle ciro edilmesi bedelsiz kullanma suçunun oluşumuna değil, başkaca suçlara sebebiyet verecektir. Bu bağlamda suçun faili ancak ve ancak senet lehine düzenlenen kişi veya bedelsiz olduğunu bildiği halde bunu devralıp kullanan kişi olabilecektir.


B- Mağdur


Senedin ihtiva ettiği borcun tamamını veya bir kısmını ödemiş olmasına rağmen suçun işlenmesiyle ödemede tekerrüre veya düşürülme tehlikesi yaşayan kimsedir. Senette kefil bulunması halinde, bu kişiler de suçun mağduru olacaktır. Zira bedelsiz kalmış senedi ödeme yükümlülüğü borçlu ile birlikte kefiller açısından da mevcuttur.


C- Suçun Konusu


Kanunda düzenlenen bu suçun konusu, bedeli kısmen veya tamamen ödenmiş senettir. Bedelsiz kalmış senedi kullanma suçunun oluşabilmesi için zararın doğması şart değildir.


D- Fiil


Bedelsiz senedi kullanma suçu, senedin borçlu ve kefillere karşı tahsile konu edilmesi veya senedin devredilmesi şeklinde ortaya çıkabilmektedir. Bu suçun oluşumunda yer alan fiil kısmen veya tamamen bedelsiz kalmış senedin hukuki sonuç doğurmaya elverişli şekilde sunulmasıdır. Burada mağdurdan tahsil edilme şartı yoktur. Fiilin gerçekleştirilmesi suçun oluşumu için yeterlidir. Keza Yargıtay uygulamaları da bu yöndedir.


E- Netice


Söz konusu suç sırf hareket suçu olup ayrıca netice aranmamaktadır.


F- Manevi Unsur


Fail kanunda düzenlenen bu suçu ancak kasten işleyebilir. Senedin kısmen veya tamamen bedelsiz kaldığını bilmeli ve buna rağmen kullanma fiilini gerçekleştirmelidir. Yargıtay uygulamaları da bu yöndedir.


ŞAHSİ CEZASIZLIK SEBEPLERİ VE CEZAYI AZALTAN ŞAHSİ SEBEPLER


Türk Ceza Kanunu'nun 167.'nci maddesinde yer alan ortak hükümler bu suçta da geçerli olacaktır.


Türk Ceza Kanunu / Madde 167:

(1) Yağma ve nitelikli yağma hariç, bu bölümde yer alan suçların;

a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin,

b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın,

c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin,

Zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.

(2) Bu suçların, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı

konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde;

ilgili akraba hakkında şikayet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.


SUÇTA TEŞEBBÜS, İŞTİRAK VE İÇTİMA HALLERİ


Kısmen veya tamamen bedelsiz kalmış senedi kullanma suçu sırf hareket suçu niteliğindedir. Yani fiilin gerçekleştirilmesiyle suç tamamlanır. Başkaca bir netice gerekmez.

Bu suç hukuka uygun olarak alınmış, ancak kısmen veya tamamen bedelsiz kaldıktan sonra elinde bulunduran kişi tarafından işlenebilmektedir. Bu bağlamda özgü suç niteliğindedir.

Senedi elinde bulundurmayan veya senedin alacaklısı tarafından senet kendisine devredilmeyen kişiler ancak bu suça azmettiren veya yardım eden olarak katılabilir.

Bu suçta dikkat edilmesi gereken hususların başında senedi elinde bulunduran kişinin hukuka uygun şekilde temin etmiş olmasıdır. Hukuka aykırı olarak senedi ele geçiren kişi bedelsiz kalmış senedin kullanımından değil dolandırıcılık, sahtecilik veya hırsızlık suçundan sorumlu olacaktır. Bu durumda suçun tespiti açısından senedin ele geçirilme şekli son derece önem taşımaktadır. TCK madde 167 de düzenlenen bu suçta aynı kişiye ait birden fazla senedin farklı zamanlarda kullanılması ceza kanununda düzenlenen genel hükümler çerçevesinde ceza arttırılarak verilecektir.


SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMA ŞEKLİ VE SUÇUN CEZASI


Bedelsiz kalmış senedi kullanma suçunun cezası, altı aydan iki yıla kadar hapis ve para cezası olarak öngörülmüştür. Görevli mahkemeler, asliye ceza mahkemeleridir.

Bedelsiz kalmış senedi kullanma suçu, şikayete tabi suçlardan olup, şikayet süresi mağdurun fiili ve faili öğrendiği tarihten itibaren altı aydır.



BEDELİN KISMEN VEYA TAMAMEN ÖDENEN SENEDİN KULLANILMASI SUÇUNDA TANIK DELİLİ



Kısmen veya tamamen bedelsiz kalmış senedi kullanma suçunda bedelin ödendiğine ilişkin ispatın yapılmasında tanık deliline dayanılıp dayanılamayacağı uzun bir süre tartışılmıştır.


Yargıtay Kararı - İBBGK., E. 1988/1 K. 1989/2 T. 23.4.1989


......imzalı boş senedin, sanıkla mağdur arasındaki anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasıyla açılan kamu davasında sanığın bu eyleminin HUMK.nun cevaz verdiği istisnalar dışında tanıkla ispat edilemeyeceği doğrultusunda giderilmesi uygun bulunmuştur.


Sonuç: İmzalı ve yazısız bir kağıda sahibinin zararına olarak hukukça hükmü haiz bir muamele yazıldığı veya yazdırıldığı iddiasıyla Türk Ceza Kanununun 509. maddesine dayanılarak şikayet üzerine açılan ceza davasında sanığa yüklenen bu eylemin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun cevaz verdiği ayrık durumlar dışında tanıkla ispat edilemeyeceğine ilk iki toplantıda üçte iki çoğunluk sağlanamadığından 24.3.1989 günlü üçüncü toplantıda salt çoğunlukla karar verildi.


KARŞI OY:


Ceza Mahkemesinde, TCK.nun 509. maddesine aykırı davranıldığı hususunun tanık dahil her türlü delille kanıtlanabileceğine dair uygulama ve görüş bu maddenin yürürlük tarihinden beri süregelmektedir. Bu uygulama dolayısiyle yarım asırdan fazla bir zamandan bu yana Borçlar Kanununun 53. maddesi ve Türk Ticaret Kanununun 592. maddesinden ötürü uygulayıcılar sorunları çözmüş ve bu maddelerdeki kuralları uygulaya gelmiş ve hiç kimse lehine düzenlenen bir senetten dolayı ceza davasına muhattap oturum diye bir tedbir alma durumuna girmemiş ve Ceza Mahkemesinde yalnız bir iki kişinin tanıklığı ile kambiyo senedi lehdarı mahkum edilmemiştir.


Sonuç : Suçların ve suçluların konuşturulmasını önleyecek ceza yargılamasının ilkelerinden olan takdiri delili sistemine ters düşen, uygulamada son derece karışıklığa sebebiyet verecek, mahkeme masrafları ve peşin harç bakımından borçlunun hukuk mahkemesinde menfi tesbit davası açmasına imkan vermeyecek şekilde fahiş meblağları ihtiva eden senetlerin düzenlenmesine olanak verecek ve özellikle Ceza Hakimini vicdani kanaatının oluşması için serbestçe delil toplamaktan alıkoyan bu karara karşıyım.


KARŞI OY:


Ceza Kanununun 509. maddesine giren suçlarda dahil olmak üzere kanıtlanması Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanununca yazılı delile bağlanmış hukuki işlemlere ilişkin olsun olmasın bütün suçlar delil olabilecek herşeyle, tanık beyanı ile isbat edilebilir.


Ceza yargılamasının serbest delil sisteminden ödün verilemez. Bu konu bizatihi kamu düzeninin korunmasıyla ilgilidir. Kanuni delil sisteminin usulleriyle, ceza muhakemesi hiç bir zaman mutlak hakikatı, tam doğruyu bulması mümkün görülemez. Tevhidi içtihat ile tüm bu amaç ve ilkeler kısıtlanmış özellikle TCK.nun 509. maddesindeki suç bir anlamda uygulamadan kaldırılmış olmaktadır. Bu nedenlerle sayın çoğunluk görüşüne katılamıyorum.


Ceza muhakemesinin amacı gerçeği ortaya çıkarmaktadır. Ceza hukukunun temelinde olan gerçeğe ulaşma ihtiyacı delil serbesti ilkesinin önemini ortaya çıkarmaktadır. Hakim önüne gelen olayda hukuka uygun delilleri incelemek ve vicdanen uygun gördüğü kararı vermekle yükümlüdür. Ceza muhakemesinin delil serbesti ilkesinin yukarıda yer alan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararına katılmamız mümkün değildir. Karşı oy yazılarında yer alan sebepler ile söz konusu suçun ispatı açısından tanık deliline de başvurulması gerektiği kanaatindeyiz.





Av. Yılmaz GÜNEŞ

bottom of page