Türk Ceza Kanunu'nun 141-147 nci maddeleri arasında, "Malvarlığına Karşı Suçlar" başlıklı bölümünde düzenlenmiştir. Konumuzu oluşturan hırsızlık suçunun temel şekli 141 nci maddede yer almaktadır.
Türk Ceza Kanunu / Malvarlığına Karşı Suçlar/Hırsızlık
Madde 141:(1) Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
Kanunun açık hükmü gereğince hırsızlık suçunun oluşabilmesi için, failin kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak amacıyla hareket etmesi yeterli olup, bunun fiilen yerine getirilmesi gerekli değildir. Burada düzenlenen yarar maddi olabileceği gibi, manevi bir yararın da söz konusu olabileceği unutulmamalıdır. Suçun oluşumuna ilişkin fiilen gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda yapılacak değerlendirmede "almak" fiili üzerinde durulmalıdır. Kanunda sözü edilen "almak" fiili eşya üzerinde zilyetlikten doğan tasarruf haklarının ortadan kaldırılması olarak anlaşılmalıdır.
Kanunkoyucunun bu suçu düzenleme altına almasının amacı zilyetlik ve mülkiyet hakkının korunmasıdır. Keza Yargıtay Ceza Genel Kurulu 10.05.2016 tarihli kararında hırsızlık suçu ile korunan hukuki değerin "zilyetlik" ve "mülkiyet" hakkı olduğunu vurgulamıştır.
GENEL ANLAMDA HIRSIZLIK SUÇU
Bu suçta yaptırım altına alınan fiil taşınır bir malı, bulunduğu yerden zilyedinin rızası dışında "almak" tır.
Suça konu mal alındığı anda suç tamamlanmış olup, alınan maldan yararlanmak şart değildir. Kanunun metninden anlaşılacağı üzere hırsızlık suçu icrai hareketlerle işlenebilecek suç tipindendir. Bu sebeple ihmali hareketlerle suçun işlenemeyeceğinin kabulü gerekmektedir. Yukarıda hırsızlık suçunun almak fiili ile tamamlandığından bahsettik. Almak fiilinin hangi aşamada gerçekleştiğinin tespiti failin cezalandırılıp cezalandırılmayacağını belirleyecektir. Doktrinde birçok görüş olmasına rağmen, uygulamada kabul edilen görüş "hakimiyet alanı" teorisidir. Bu görüşe göre, almak fiili, malı zilyedin tasarruf alanından çıkarılıp failin tasarruf alanına sokulması ile tamamlanır. Yani almak fiilinde anlatılmak istenen husus, mal üzerinde mevcut zilyedin fiili tasarruf imkanının ortadan kaldırılması ve yeni bir hakimiyetin kurulmasıdır.
Kabul edilmelidir ki Ceza Hukuku'nda yer alan "zilyetlik" kavramı özel hukuktan daha geniş olarak ifade edilmektedir.
Hırsızlık suçunda suçun faili herkes olabilmektedir. Bu sebeple kanun fail hakkında herhangi bir özellik aramamaktadır. Ancak suçun muhteviyatı gereği suçun faili malın maliki olamayacaktır. Yani malın maliki ve zilyetliğin farklı kimselerde olması halinde, malikin malı alması halinde hırsızlık suçu oluşmayacaktır.
Hırsızlık suçunda mağdur malı çalınan kimsedir. Herkes suçun mağduru olabilir. Ancak malın belli özelliklere sahip olması nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Burada mağdur malik olabileceği gibi malın zilyedinin de mağdur olabileceği unutulmamalıdır.
Ancak burada yer alan zilyetliğin hukuka uygun olmasının gerekip gerekmediği tartışmalıdır. Kanunun lafzından zilyetliğe ilişkin herhangi bir sınırlama getirilmediği anlaşıldığından, malın haksız zilyetten alınması halinde de hırsızlık suçunun oluşacağı kanaatindeyiz.
Hırsızlık suçuna konu mal temelde iki özelliği barındırmalıdır. Malın taşınır olması ve başkasına ait olmasıdır.
HIRSIZLIK SUÇU ANCAK KASTEN İŞLENEBİLİR
Hırsızlık suçunun işlenmesinde fail, bilerek ve isteyerek başkasına ait bir taşınır bir malı, rızaya aykırı olarak bulunduğu yerden almalıdır. Bu suçun taksirli haline ilişkin kanunda herhangi bir düzenleme yer almamaktadır. Bu sebeple taksirli halin varlığı durumunda kanunilik ilkesi gereğince cezalandırma gerçekleşmeyecektir.
Kast halinin değerlendirilmesi aşamasında kusurluluğu ortadan kaldıran hallerden hata ve rızanın üzerinde önemle durulması gerekmektedir. Kişinin dikkatsiz davranmak sureti ile kendisinin zannederek başkasının malını alması durumunda hata söz konusu olup, bu hata kastı ortadan kaldıracağından suç oluşmayacaktır. Kişinin hatasını fark ettiği anda kanunda düzenlenen yükümlülükleri yerine getirmesi gerekmektedir. Bu yükümlülükleri yerine getirmeyen kişi diğer şartlarında varlığı halinde " kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf" suçunu işlemiş olacaktır.
Kusurluluğu ortadan kaldıran bir diğer hal ise rızanın varlığıdır. Malın alınmasına zilyedin yahut malikin rızasının olması halinde kanunda düzenlenen suçun oluşmayacağının kabulü gerekmektedir. Kişinin rıza yokken var zannetmesi, kastı içeren bir fiili hareketin olmaması sebebi ile hırsızlık suçunu oluşturmayacaktır. Ancak failin sonraki fiillerinin suç oluşturması halinde, oluşacak suç hakkında cezalandırılması gündeme gelecektir.
HIRSIZLIK SUÇUNDA HUKUKA UYGUNLUK
Türk Ceza Kanunu'nun ilgili maddelerinde hukuka uygunluk halleri düzenlenmiştir. Bu maddelere göre; kanun hükmünü yerine getirme, hukuka uygun emrin yerine getirilmesi, meşru savunma, hakkın icrası ve ilgilinin rızası hukuka uygunluk halleridir.
Sayılı hukuka uygunluk halleri hırsızlık suçuna uygulanabildiği ölçüde göz önünde bulundurulmalıdır.
HIRSIZLIK SUÇU VE BENZER DİĞER SUÇLAR
Failin bir malı geçici bir süreliğine kullanıp, zilyedine iade etmek amacıyla rıza dışında alması; KULLANMA HIRSIZLIĞI,
Failin başkasına ait bir malı yararlanmak maksadı dışında tahrip maksadıyla alması;
MALA ZARAR VERME,
Failin bir malı alması esnasında cebir veya tehdit kullanması halinde;
YAĞMA,
Fail kaybolmuş veya hata sonucu ele geçirdiği mal hakkında kanunda yazılı yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde; KAYBOLMUŞ VEYA HATA SONUCU ELE GEÇMİŞ EŞYA ÜZERİNDE TASARRUF,
Failin mağdurun iradesini sakatlamak sureti il bir malı alması halinde;
DOLANDIRICILIK,
Suçunun oluşacağına dikkat edilmelidir.
HIRSIZLIK SUÇUNDA TEŞEBBÜS HALİ VE DİĞER HALLER
Hırsızlık suçu, mevcut zilyedin mal üzerindeki fiili hakimiyetinin sona erdirilip failin kendi fiili hakimiyetini kurmasıyla suç tamamlanmış olur. Bu sebeple teşebbüs malın alınmasını esnasına kadar mevcut olabilecektir. Yani fail suçun oluşumuna elverişli icrai hareketlere başlayıp, elinde olmayan sebeplerle mal üzerinde fiili hakimiyet kuramazsa teşebbüsün oluştuğu kabul edilmelidir.
Hırsızlık suçu iştirak bakımından herhangi bir özellik göstermez. Bu sebeple iştirakin her şekli hırsızlık suçu açısından geçerlidir.
Hırsızlık suçunun oluşması için elverişli fiilleri gerçekleştiren fail, bu amacını gerçekleştirirken icra ettiği diğer fiillerin başka suçları oluşturması halinde nasıl cezalandırılması gerektiği gündeme gelmektedir.
Failin hırsızlık suçunun işlenmesi sırasında konuta girmesi veya mala zarar vermesi hali en çok karşılaşılan suçlardandır. Kanunkoyucu TCK'nın 142.maddesine "hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığının ihlali veya mala zarar verme suçunun işlenmesi halinde, bu suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için şikayet aranamaz" şeklindeki fıkrayı ilave etmiştir. Bu fıkranın gerekçesi "kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza kuralı gereği" olarak açıklanmıştır.
Keza yine aynı kural gereği hırsızlık suçu, aynı suç işleme kararı çerçevesinde aynı kişiye karşı defalarca işlenmesi halinde, zincirleme suç hükümleri gündeme gelecektir. Bu sebeple fail tek suçtan ağırlaştırılarak ceza alacaktır. Bir diğer ihtimalde hırsızlık suçunun birden çok kişiye karşı tek fiille işlenmesi halidir. Bu durumda da kanunun diğer hükümleri gereğince fail hakkında tek ceza kanunda yazılı oranlarda arttırılarak verilecektir.
ŞAHSİ CEZASIZLIK SEBEBİ VEYA CEZADA İNDİRİM YAPILMASINI
GEREKTİREN ŞAHSİ SEBEP
TCK'nın 167 nci maddesinde, yağma ve nitelikli yağma hariç olmak üzere, malvarlığına suçların belli akrabalık ilişkileri bulunan kişiler arasında işlenmesi şahsi cezasızlık sebebi veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebep olarak kabul edilmiştir.
Şahsi cezasızlık sebebi veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebep
Madde 167- (1) Yağma ve nitelikli yağma hariç, bu bölümde yer alan suçların;
a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin,
b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın,
c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin,
Zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz.
(2) Bu suçların, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden
birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına
olarak işlenmesi halinde; ilgili akraba hakkında şikayet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.
ETKİN PİŞMANLIK
Malvarlığına karşı işlenen ve içlerinde hırsızlık suçunun da bulunduğu belli suçlarla ilgili olarak TCK 16 nci maddesinde etkin pişmanlık haline yer verilmiştir. İlgili maddede çeşitli ihtimaller üzerinde durulmuştur. Bu ihtimaller;
Hırsızlık suçu tamamlandıktan sonra ve fakat bu neden hakkında kovuşturma başlamadan önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisine kadar indirilir,
Kovuşturma başlandıktan sonra sonra ve fakat hüküm verilmeden önce görülmesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadar indirilir,
şeklidedir.
Kısmen geri verme veya tazmin halinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için, ayrıca mağdurun rızası gereklidir.
SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMA SÜRECİ
Hırsızlığın teme şekli re'sen takip edilen bir suçtur. Ancak kanunda belli hallerde suçun takibi şikayete tabi tutulmuştur.
Kullanma hırsızlığı,
Bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla hırsızlık,
Paydaş veya elbirliği malik olunan mal üzerinde hırsızlık,
Belli akrabalar arasında hırsızlık,
Sayılı hallerde hırsızlığın gerçekleşmesi suçun takibi şikayete tabi olacaktır. Takibi şikayete bağlı suçların uzlaşmaya tabi olması sebebi ile, sayılı hallerde gerçekleşen hırsızlık uzlaşmaya ilişkin hükümler uygulama alanı bulacaktır.
Hırsızlık suçunda görevle mahkeme ASLİYE CEZA MAHKEMESİDİR. Hırsızlık suçunun temel şekli için bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür. Bu suçun işlenmesi suretiyle yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
HIRSIZLIK SUÇUNA İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/260 E. , 2017/135 K.
Türk Ceza Kanununun nitelikli hırsızlık başlıklı 142. maddesinin birinci fıkrasının suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan (b) bendinde, sanığın işlemeye kalkıştığı bina veya eklentileri içerisinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkındaki hırsızlık suçu;
"Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında, ...
İşlenmesi hâlinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur" biçiminde düzenlenmiş, yerel mahkemenin hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanunun 62. maddesiyle TCK'nun 142. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi yürürlükten kaldırılmış ve maddeye;
"Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında, ..." şeklindeki (h) bendi eklenmiştir.
İlk bakışta bu düzenlemenin "kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır" kuralının istisnası olduğu, yani bileşik suç tanımına uyduğu söylenebilir ise de, kanun koyucu bu madde ile hırsızlık suçunun "bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış eşya" hakkında işlenmiş olmasını nitelikli hal olarak düzenlemiş, bina veya eklentiye girmeyi suçun oluşumu açısından unsur olarak aramamıştır. Buna göre, hırsızlık suçunun bu nitelikli halinin, "bina veya eklentileri içerisinde muhafaza altına alınmış eşya" hakkında, bina ya da eklentilerine girilerek işlenmesi mümkün bulunduğu gibi, bina veyahut eklentiye girilmeden de işlenebilmesi mümkün olup, her iki durumda da anılan maddenin uygulanması gerekecektir. Bir başka ifadeyle, maddedeki düzenleme ile bina veya eklentilerine girilip girilmemesi değil, çalınan eşyanın bina veya eklentileri içerisinde muhafaza altına alınmış olması nitelikli hal açısından önemsenmiştir. Kanun koyucu bu suç tipini bileşik suç olarak hüküm altına almak isteseydi, maddeyi 765 sayılı Kanunda olduğu gibi "bina veya eklentilerine girilmek suretiyle işlenirse" şeklinde düzenlerdi. Bu nedenle hırsızlık suçunun bu nitelikli halinin işlenmesi sırasında bina veya işyerine ya da eklentilerine girilmesi halinde hırsızlık suçunun yanında ayrıca konut dokunulmazlığının ihlali suçu da oluşmakta, buna bağlı olarak failin bu suçtan da cezalandırılması gerekmektedir.
Diğer taraftan kanun koyucu hırsızlık suçunun bina veya eklentilerine ya da işyerine girilerek işlenmesi halinde hırsızlık suçunun yanında ayrıca konut dokunulmazlığının ihlali suçunun da oluşacağına dair iradesini pekiştirecek şekilde 5560 sayılı Kanunun 6. maddesiyle TCK'nun 142. maddesine; "hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığının ihlali veya mala zarar verme suçunun işlenmesi halinde, bu suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için şikâyet aranmaz" biçimindeki dördüncü fıkrayı ilave etmiştir. Eklenen fıkranın gerekçesinde de; "kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza kuralı gereği, hırsızlık suçunu işlemek için başkasının konutuna girilmesi veya malvarlığına zarar verilmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmetmek gerekir" denilmek suretiyle, kanun koyucunun amacının, hırsızlık suçunun işlenmesi sırasında gerçekleştirilen diğer suçların da ayrıca cezalandırılması olduğu açıkça ortaya konulmuştur.
(Kapatılan)13. Ceza Dairesi 2020/7396 E. , 2020/11916 K.
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Sanığın, müştekiye ait gündüz vakti sokak üzerinde açıkta bırakacak şekilde bıraktığı bisikletin çalınması şeklinde gerçekleşen olayda; sanığın sübut bulan eylemine uyan TCK'nın 141/1 maddesindeki hırsızlık suçunu oluşturduğu dikkate alınarak yapılan incelemede,
Hükümden sonra 02/12/2016 tarihinde 29906 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 253. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine eklenen alt bendler arasında yer alan ve 5237 sayılı TCK'nın 141. maddesinde tanımı yapılan hırsızlık suçunun da uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında;TCK'nın 7/2. maddesi uyarınca; ''Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.'' hükmü de gözetilerek 6763 sayılı Kanunun 35. maddesi ile değişik CMK'nın 254. maddesi uyarınca aynı Kanunun 253. maddesinde belirtilen esas ve usûle göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün açıklanan nedenle 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca, tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 24/11/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Av. Yılmaz GÜNEŞ