Arama Sonuçları
Sonuçlar Listeleniyor
Boş arama ile 107 sonuç bulundu
- Boşanma - Tedbir Nafakası Talep Dilekçesi
İSTANBUL ..... AİLE MAHKEMESİNE Dosya No : 2024/... E. Davacı : İSİM SOYİSİM Vekili : Av.................. Davalı : İSİM SOYİSİM Vekili : Av.................. Konu : Tedbir nafakası talebimizden ibarettir. Açıklamalar Sayın Mahkemeniz nezdinde bulunan ve yukarıda numarası belirtilen işbu dosyada; ../.../..... tarihli dava dilekçemizde davacı müvekkil ve müşterek çocuk lehine tedbir nafakası talebinde bulunmuştuk. ../../......tarihinde taraflar adına sosyal ekonomik araştırmalar yapılmıştır. İşbu araştırmalar ışığında, müvekkil ve müşterek çocuk lehine tedbir nafakası hükmedilmesini talep ederiz. Şöyle ki; Dosyadan da anlaşılacağı üzere; ../.../...... tarihinden bugüne dek müvekkil ortak konuttan ayrılarak, davalı ile hiçbir şekilde bir araya gelmemiştir. Müvekkil, aylardır ailesinin yanında kalmakta ve geçimini ailesi sağlamaktadır. Sayın Mahkemenizce taraflar hakkında yaptırılan ekonomik ve sosyal araştırma sonucunda; müvekkilin halihazırda ailesi ile birlikte kaldığı, çalışmadığı, ev hanımı olduğu, hiçbir gelirinin bulunmadığı, ihtiyaçlarının da ailesi tarafından karşıladığı tespit edilmiştir. Davalının ise; çalıştığı, kira vermediği, aracının ve evinin olduğu, ailesi ile birlikte kaldığı tespit edilmiştir. Ayrıca tarafların müşterek çocuğu 8 aylık olup; tüm ihtiyaçları müvekkilin ailesi tarafından karşılanmaktadır. Dolayısıyla 8 aylık müşterek çocuğun ihtiyaçları (maması, bezi, ilacı vs.) ve 2024 yılına ait açlık (.........,00-TL) ve yoksulluk sınırları (.........00-TL) göz önünde bulundurulduğunda; - fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla- dava sonuçlanıncaya kadar müvekkile............,00-TL ve müşterek çocuğa ...............,00-TL TEDBİR NAFAKASI hükmedilmesine karar verilmesini bilvekale talep ederiz. .../..../...... Davacı Vekili Av.............................
- Boşanma - Koruma Tedbiri Talepli Dilekçe
İSTANBUL .... AİLE MAHKEMESİNE Dosya No : 2024/.... D.İş Koruma Kararı Talep Eden : İSİM SOYİSİM TC ADRES Vekili : Av. ................ (Adres Antettedir.) Talep Edilen : İSİM SOYİSİM TC ADRES Konu : 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun gereğince gerekli koruma tedbirlerinin alınması talebimizin sunulmasından ibarettir. Açıklamalar 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir. İşbu amaç doğrultusunda düzenlenen Kanun kapsamında, müvekkil ve ailesinin şiddete uğrama tehlikesi bulunması nedeniyle işbu koruma tedbirlerinin alınması talebimizin sunulması gereği hasıl olmuştur. Şöyle ki; KORUMA TEDBİRİ VERİLMEMESİ HALİNDE MÜVEKKİLİMİN ŞİDDETE UĞRAMA TEHLİKESİ BULUNMAKTADIR. Davalılar tarafından icra edilen müvekkile karşı saldırgan (......................örnekler..........................) davranışların engellenmemesi halinde ise, müvekkilin şiddete uğrama tehlikesi bulunmaktadır. Müvekkil, yaşamış olduğu bu psikolojik şiddet sonucunda fiziksel şiddete uğramasına fırsat tanınmadan ivedi olarak davalılar hakkında koruma tedbirlerinin uygulanması gerekmektedir. Gerek müvekkil, gerekse aynı konutta birlikte yaşayan kimselerin güvenliğinin ve esenliğinin sağlanmasını için 6284 sayılı Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un tanıdığı yetki ve sağladığı olanaklar çerçevesinde, gerekli koruma tedbirlerinin alınarak uygulanmasına karar verilmesini istemek zorunluluğu doğmuştur. Hukuki Nedenler : 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu. Hukuki Deliller : Mesaj Kayıtları, Darp Raporu, Hastane Kayıtları, İfade Tutanakları, Tanık, Bilirkişi, Keşif, Yemin, ikamesi caiz her türlü yasal delil Netice ve Talep : Yukarıda açıklanan ve re'sen nazara alınan nedenlerle, Gerek müvekkil gerekse müvekkil ile birlikte yaşayan kimselerin güvenliğinin ve esenliğinin sağlanmasını teminen 6284 Sayılı Kanun uyarınca şiddetin uygulandığı hususunda delil veya belge aranmadığı nazara alınarak davalı nezdinde; 6284 Sayılı Kanun’un 5/1-a maddesi uyarınca, müvekkilime karşı şiddet tehdidi, hakaret, aşağılama veya küçük düşürmeyi içeren söz ve davranışlarda bulunulmamasına, 6284 Sayılı Kanun’un 5/1-c maddesi uyarınca …..adresinde bulunan müvekkil ikametine yaklaşılmamasına, 6284 Sayılı Kanun’un 5/1-d maddesi uyarınca, müvekkil yakınlarına ve tanıklara yaklaşılmamasına, 6284 Sayılı Kanun’un 5/1-f maddesi uyarınca, iletişim araçlarıyla veya sair surette müvekkilin rahatsız edilmemesine ve uygun görülecek başka tedbirlere, Karar verilmesini saygılarımızla bilvekale talep ederiz. ../../.... Koruma Kararı Talep Eden Davacı Vekili Av. ...........................
- Boşanma - İhtiyati Tedbir Kararına İtiraz İstinaf Dilekçesi
İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ HUKUK DAİRESİNE Gönderilmek Üzere İSTANBUL ..... AİLE MAHKEMESİNE Dosya No : 2024/... E. Davacı : İSİM SOYİSİM Vekili : Av.................. Davalı : İSİM SOYİSİM Vekili : Av.................. Konu : İstanbul . Aile Mahkemesince ../../.. tarihinde verilen ihtiyati tedbir kararının istinaf incelemesi isteminden ibarettir. Açıklamalar İstanbul ... Aile Mahkemesi 2024/.. E. Sayılı dosya kapsamında davalının zina faaliyetleri ve boşanma davasında belirttiğimiz diğer ağır kusurlu hareketleri sonucu zinaya dayalı boşanma davası, taraflar arasındaki evlilik birliğinin sona ermesiyle birlikte malların tasfiye edilebilmesi adına huzurdaki işbu dosya açılmıştır. Dilekçelerimizde izah ettiğimiz üzere zina yapan davalı eşin, müvekkilden mal kaçırma kastıyla hareket ettiği, bazı mallarını kaçırdığı somut deliller ile sabittir. Dava sonunda haklılığımız ortaya çıktığında, müvekkilin haklarının elde edilmesinin imkanı açısından yerel mahkemeden ihtiyati tedbir kararı verilmesi tarafımızca talep edilmiştir. Yerel mahkeme, bu haklı talebimizi ../../..... tarihinde kabul ederek; davalının taşınmaz, araç ve banka kayıtlarına ihtiyati tedbir konulmasına karar vermiştir. Ancak davalı, haksız ve hukuka aykırı olarak ihtiyati tedbir kararına itiraz etmiştir. İtiraz üzerine yerel mahkemece taşınmaz üzerindeki ihtiyati tedbir kararının devamına, araç üzerindeki tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Aşağıda detaylıca anlatacağımız ve mahkemenizce resen gözetilecek diğer sebeplerle istinaf incelemesi sonucu davalı üzerine kayıtlı araç ve taşınmaz hakkında konan İHTİYATİ TEDBİR KARARININ DEVAMINA karar verilmelidir. Şöyle ki; DAVALININ, MÜVEKKİLDEN MAL KAÇIRDIĞI, DOSYADA SABİT İKEN DAVALI ADINA KAYITLI ARAÇ ÜZERİNE TEDBİR KARARININ KALDIRILMASI HUKUKA AYKIRIDIR. İhtiyati tedbir, uyuşmazlık öncesinde veya sürecinde talep sahibini talep ettiği hakkını ileride açacağı veya devam eden bir davanın sonunda elde etmesinin sağlanması amacıyla getirilmiş olan bir tür hukuki güvence sistemidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 389 ve devamı maddelerinde düzenlenen ihtiyati tedbirin talep edilme şartları kanunda belirtilen belirli şartların varlığına bağlıdır. İhtiyati tedbirin şartları MADDE 389- (1) Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Buna göre, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması veya tamamen imkansız hale gelmesi ihtimalinin varlığı gerekmektedir. Gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hali söz konusu olmalıdır. Maddede yer alan bu iki husus davalının aracı hakkında talep ettiğimiz ihtiyati tedbir kararının gerekçesini oluşturmaktadır. ZİRA DAVALI, HUZURDAKİ DAVAYI AÇMADAN HENÜZ 14 GÜN ÖNCE BİR DİĞER TAŞINMAZINI AKRABASINA SATMIŞTIR! (Söz konusu taşınmaz bilgisi "...... İlçesi, ..... Mahallesi, .... Mevkii, ... Ada, .... Parsel" olup yerel mahkemeye satıştan önceki halini gösterir taşınmaz kaydı sunulmuş, güncel kayıt için tapu müdürlüğüne müzekkere yazılması tarafımızca talep edilmiştir.(EK-1)) Evlilik birliğinin kurulmasından bugüne dek müvekkili sürekli aldatan davalı eş, müvekkilin evi terk etmesi üzerine malvarlığını devretme derdine düşmüştür. Zira boşanma davası ve huzurdaki işbu dava ile müvekkile ödemekle yükümlü kalacağı tutarlardan kaçmaya çalışmaktadır. Zaten dosyada mübrez olan banka kayıtlarından da görüleceği üzere huzurdaki işbu davamızın açılma tarihine yakın tarihlerde davalının banka hesaplarında büyük meblağlarda para transferleri olmuştur. (Ek-2) Davalının, mal kaçırma kastı olduğu dosya kapsamında sabit olduğu halde davalı adına kayıtlı, EŞLERİN ORTAK KATILIMI İLE ALINAN ARAÇ ÜZERİNDEKİ tedbir kararının kaldırılması son derece hatalı olup bu hatanın müvekkilin gelecekteki haklarının korunması açısından ivedilikle düzeltilmesi gerekmektedir. SAYIN MAHKEMENİZCE, DAVALI ADINA KAYITLI ARAÇ ÜZERİNDEKİ TEDBİR KARARININ DEVAMINA KARAR VERİLMELİDİR. Yerel mahkeme, yukarıda izah edilen işbu gerekçelere binaen ihtiyati tedbir kararımızı kabul etmiş ise de; sonrasında aracın "evlilik öncesi satın alındığı" gerekçesiyle tedbir kararını hukuka aykırı şekilde kaldırmıştır. Oysaki, söz konusu araç tarafların evlenme tarihi olan ../.../..... tarihinden YAKLAŞIK 1,5 AY ÖNCE; TARAFLAR SÖZLENMİŞ VE NİŞANLI İKEN ../.../..... tarihinde MÜVEKKİL İLE DAVALININ ORTAK EMEKLERİ VE PARALARI İLE alınmıştır. Sayın mahkemenizde takdir edecektir ki; nişanlı çiftlerin evlenmeden önce, kuracakları ortak hayat için masraflarda bulunması, ev- araç satın alması, ev kiralaması oldukça doğal olup hayatın olağan akışına da uygundur. Örf ve adetlerimizde de evlilik öncesi, tarafların evlendikten sonra birlikte kullanmaları için eşya alıp, satmaları, tabiri caizse çeyiz düzmeleri söz konusudur. İstinaf konusu davalı adına kayıtlı araç da; bu kapsamda çeyiz mahiyetinde ailenin ortak kullanımı için davacı ve davalı eşin müşterek katılımı ile alınmıştır. Bu nedenlerle araç, kişisel mal olarak değerlendirilemez. Dolayısıyla EDİNİLMİŞ MAL OLARAK KABUL EDİLMELİDİR. DOLAYISIYLA ARAÇ DAVA KONUSUNU OLUŞTURAN EŞYALARDAN BİRİDİR. ZİRA TMK MADDE 222 UYARINCA BİR EŞİN BÜTÜN MALLARI, AKSİ İSPAT EDİLİNCEYE KADAR EDİNİLMİŞ MAL KABUL EDİLMEKTEDİR. Tüm bu bilgiler ışığında; SADECE EVLİLİKTEN BİR BUÇUK AY ÖNCE ALINDIĞI İÇİN DAVALININ MAL KAÇIRDIĞI SABİT OLMASINA RAĞMEN TEDBİR KARARININ KALDIRILMASI HAKKANİYETE ve AYRICA İHTİYATİ TEDBİR MÜESSESESİNİN AMACINA DA AYKIRIDIR. Buna göre, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin zorlaşması veya tamamen imkansız hale gelmesi kuvvetle muhtemeldir. Yerel mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddedilmesi son derece hatalı olmuş, tüm bu sebeplerle tarafımızca istinaf kanun yoluna başvurma zorunluluğu hasıl olmuştur. EVLİLİK BİRLİĞİ İÇERİSİNDE ALINAN TAŞINMAZ, EDİNİLMİŞ MALDIR VE İŞBU DAVANIN KONUSUNU OLUŞTURMAKTADIR. DAVALININ TEDBİR KARARININ KALDIRILMASI TALEBİ HUKUKA AYKIRIDIR. Tarafların evlenme tarihi olan ../.../.... tarihinden 4 ay sonra ../.../..... tarihinde evlilik birliği içerisinde edinilen "İstanbul İli ..... İlçesi ..... Mah/köy .... Mevkii .... Ada .. Parselde Kayıtlı .. Blok 2. Kat Bağımsız Bölüm No:9" taşınmaz, müvekkilin düğünde takılan ziynet eşyaları bozdurulmak suretiyle satın alınmıştır. Öncelikle taşınmaz evlilik birliği içerisinde alınmış olup, TMK 219. maddesi gereği edinilmiş maldır ve işbu davanın konusunu oluşturmaktadır. Edinilmiş mallarda gerek TMK’ya göre gerekse Yargıtay yerleşik içtihatlarına göre eşlerin katkı payları için somut bir katkıda bulunduklarını kanıtlamalarına gerek yoktur. Zira, eşya evlilik birliği içerisinde alınmış ve diğer eş katkı göstermemiş olsa bile eşya yasa gereği edinilmiş mal olarak kabul edilecek ve mal tasfiyesinde dava konusunu oluşturacaktır. Yukarıda izah edilen yasa ve içtihatlar gereği davalının, işbu edinilmiş mal olan taşınmazın satın alınma usulüne yönelik gerçek dışı beyanlarının tedbir kararına hiçbir etkisi bulunmamaktadır. Ayrıca müvekkil bu taşınmazın edinilmesine ve TMK’nin 220/I. b.2 hükmünce bağışlama kastı olmadan kişisel mal niteliğinde olan ziynet eşyalarını bozdurmak suretiyle katkıda bulunmuştur. Zaten taşınmazın edinilmiş mal olması, tek başına müvekkilin katkı payının var olduğu anlamına gelmekte olup sayın mahkemenizce TAŞINMAZ ÜZERİNDEKİ TEDBİR KARARININ DEVAMINA karar verilmelidir. Ancak davalı mal kaçırmaya devam edebilmek adına kötüniyetli olarak malları üzerinde bulunan tedbir kararının kaldırılmasını talep etmiştir. İşbu kararın sayın mahkemenizce reddi gerekmektedir. Aksi halde müvekkilin ziynet eşyaları ile evlilik birliği içerisinde alınan işbu taşınmaz ve beraberindeki diğer malvarlıkları satılacak, elden çıkarılacak; işbu dava sonunda haklılığımızın ortaya çıkmasıyla geri dönülmesi imkansız zararlar meydana gelecektir. Hukuki Nedenler : HMK ve diğer ilgili Mevzuat Netice ve Talep : Yukarıda belirtilen ve re’sen gözetilecek nedenlerle; İstanbul ... Aile Mahkemesince ../.../... tarihinde verilen davalı adına kayıtlı ...... plakalı araç üzerindeki ihtiyati tedbir kararının TALEBİNİN REDDİ kararının BOZULMASINA, Davalının "İstanbul İli, .... İlçesi .... Mah. .... Mevkii ... Ada .. Parsel F Blok 2. Kat Bağımsız Bölüm No:9" olan taşınmazına koyulan ihtiyati tedbir kararının KALDIRILMASI TALEBİNİN REDDİNE, kararın ONANMASINA, Yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline, Karar verilmesini bilvekale talep ederiz. .../.../....... Davacı Vekili Av. ....................... Ekler : EK-1: Davalının mal kaçırdığı taşınmazın kaydı EK-2: Davalının banka kayıtları
- Boşanma -Delil Dilekçesi
İSTANBUL ..... AİLE MAHKEMESİNE Dosya No : 2024/... E. Davacı : İSİM SOYİSİM Vekili : Av.................. Davalı : İSİM SOYİSİM Vekili : Av.................. Konu : Sayın Mahkemenin ../.../...... tarihli tensip tutanağı uyarınca süresi içinde ve HMK uyarınca dava konusu somut olaya dair karşı tarafın sunacağı delillere karşı delil sunma, gelişen olaylar karşısında ek delil ibraz etme ve delillerimizin hasredildiği anlamına gelmemek kaydıyla delillerimizin bildirilmesinden ibarettir. Açıklamalar DELİL LİSTESİ : Aile nüfus kaydı (Dava dilekçemizde delil olarak sunulmuştur.) Tarafların sosyo-ekonomik durum araştırmaları, SGK kayıtları (Emniyet ve ilgili kurum kuruluşlara müzekkere yazılarak celp edilecektir.) İstanbul ... Aile Mahkemesi 2024/..... E. Sayılı mal rejiminin tasfiyesi dosyası (Celp edilecektir.) Müvekkilin aldatıldığına ilişkin mesaj kayıtları, fotoğraf ve videolar, sosyal medya paylaşımları, arama kayıtları, HTS Kayıtları, Banka dekontları, Düğün video kayıtları (Dava dilekçemizde delil olarak sunulmuştur.) Davalının müvekkili, evlilik dışı ilişki yaşadığı kadınla aldattığına ve bunu sosyal medyada paylaştığına dair TİKTOK videosu (.../.../.....'de DVD olarak dosyaya sunulmuştur.) Davalının cevap dilekçesinin 11. Paragrafında bulunan; davalının, müvekkil için sürpriz bir kutlama yaptığı asılsız ve gerçek olmayan iddiasına yönelik aslında müvekkilin davalıya yaptığı sürpriz kutlama video kaydı. (../.../..'de DVD olarak dosyaya sunulmuştur.) Tapu kayıtları, Araç Kayıtları, Vergi Kayıtları, Emniyet ve Noter Kayıtları Bilirkişi İncelemesi, Keşif, Yemin, İsticvap, Yargıtay Kararları, Uzman Görüşü, her türlü yasal delil. TANIK LİSTESİ : Tanık sunma hakkımızı saklı tutma kaydıyla ; İsim Soyisim Adres İsim Soyisim Adres İsim Soyisim Adres NETİCE VE TALEP : Yeni gelişen olaylara mukabil delil sunma hakkımız saklı kalmak kaydıyla yukarıda bildirmiş olduğumuz delillerimizin kabulü ile celbi gerekenlerin ilgili yerlerden celbini saygılarımızla bilvekale talep ederiz. ../.../......... Davacı Vekili Av. ..............................
- Dava Dilekçesi, Eşin Yurt Dışında Olması
İSTANBUL ... AİLE MAHKEMESİNE Dosya No : 2024/ Davacı : İSİM SOYİSİM ADRES Vekili : Av.................. Davalı : İSİM SOYİSİM ADRES Konu : Boşanma, maddi ve manevi tazminat taleplerinden ibarettir. Açıklamalar Müvekkil, aslen Romanya vatandaşı olan davalı .................. ile ../.../...... tarihinde evlenmiş olup işbu evlilikten .../.../........ doğumlu ......., .../.../........ doğumlu ........ ve .../..../..... doğumlu ...... dünyaya gelmiştir. Müvekkil, evlilik birliği içerisinde birliktelikten doğan tüm görevlerini eksiksiz bir şekilde yerine getirmiş ve eşine karşı her zaman saygı ve sevgi duymuştur. Ancak yine de tarafların farklı kültürlere sahip olmasına bağlı olarak evlendiklerinden kısa bir süre sonra aralarında birtakım anlaşmazlıklar baş göstermeye başlamıştır. Davalının ailesi, farklı bir kültürden ve dinden olan müvekkili hiçbir surette kabul edememiş ve bu konuda davalı eşe baskı yapmışlardır. Gelinen son aşamada davalının ülkesi Romanya'ya ailesini ziyarete gitmesinde ısrarcı olması ile taraflar çocukları müvekkilin memleketi Mardin'de bırakarak birlikte Romanya'ya gitmişlerdir. Orada kalınan kısa bir süre sonra, davalı eş Romanya'dan Türkiye'ye dönmek istememiş; kendisine Mardin'de bıraktığı çocuklar sorulunca da "çocukları sen al, ben artık gelmiyorum" demiştir. Davalı eş, müvekkilin tüm ısrarlarına rağmen Türkiye'ye geri dönmemiş; müvekkil biçare tek başına ülkemize geri dönmek zorunda kalmıştır. Davalı eş, kendi ülkesinde kalarak müvekkilden ayrıldığında çocuklardan ........ (5)beş, ....... (3)üç ve ........... henüz yeni doğmuş bir bebektir. Dolayısıyla ........, bugüne dek annesini hiç görmemiş, diğer çocuklar ise annelerini hatırlamamaktadır. Çocukları tek başına büyüten müvekkil de bugüne dek davalı eşten bir haber alamamış, çocuklarına hem annelik hem babalık yapmıştır. Artık müşterek çocukların üçü de yetişkin olup kendi hayatlarını kurmaya başlamışlardır. Bugüne dek, olur da bir gün eşi gelir diye bekleyen müvekkilin, çocukların üçününde ergin olmasıyla birlikte artık ne böyle bir umudu ne de bu evliliği sürdürmek gibi bir isteği kalmıştır. Çocuklarını tek başına yetiştiren müvekkil de artık kendi hayatını yaşamak istemekte; kendisini ve üç çocuğunu terk eden davalı eşten boşanmak istemektedir. Tarafların yalnızca beş sene boyunca evli kaldığı ve on dokuz yıldır ayrı yaşadıkları, davalı eşin en büyüğü henüz beş yaşında olan üç çocuğunu müvekkile bırakarak kendi ülkesinde yaşamaya devam ettiği, çocukların bugüne dek annelerini hiç görmediği, davalı eşin müvekkile ve çocuklarına dönmek için hiçbir girişimde bulunmadığı, arayıp sormadığı, ortak çocukların maddî ve manevî ihtiyaçları ile ilgilenmediği hatta bu ihtiyaçların dahi ne olduğunu yıllarca bilmediği, çocukların yıllarca anne sevgisi ve şefkatine aç büyüdükleri, davalı eşin en azından çocukları ile iletişim kurmaya bile çalışmadığı, müvekkilin genç yaşında bir erkek olarak üç çocuğunu tek başına büyütmek zorunda kaldığı düşünüldüğünde davalı eşin tarafların boşanmasında ağır kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Davalı eşin halihazırda nerede olduğu dahi müvekkil tarafından bilinmemektedir. Hal böyle iken, tarafların boşanmalarını talep ederiz. Hukuki Sebepler : TMK, HMK ve ilgili yasal mevzuat. Hukuki Deliller :Aile nüfus kaydı, fotoğraflar, Sosyal ve ekonomik durum araştırmaları, whatsapp mesajları, video, Hts kayıtları, Sosyal Medya Kayıtları, tanık, bilirkişi, yemin, keşif, uzman görüşü, her türlü yasal delil. Netice ve Talep : Yukarıda izah edilen ve re'sen nazara alınacak sebeplerle; Evlilik birliğinin temelinden sarsılması ve davacı eş için ortak hayatı sürdürmenin kendisinden beklenemeyecek olması sebebiyle ağır kusurlu davalı eş ile BOŞANMALARINA, Fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla, boşanmada ağır kusurlu olan davalı eşin, evlilik birliğinin sona ermesi üzerine ve müvekkilin uğradığı/ uğrayacağı zararlarının tazmini nedeniyle dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizli ile birlikte fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla davacı müvekkilime 200.000,00 TL MADDİ TAZMİNAT VE 200.000,00 TL MANEVİ TAZMİNAT ÖDENMESİNE, Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa TAHMİLİNE, Karar verilmesini bilvekale talep ederiz. .../..../........ Davacı Vekili Av. ...............................
- Dava Dilekçesi Hakaret, Borç, Fiili Ayrılık Sebepli
İSTANBUL (...) AİLE MAHKEMESİNE Dosya No : 2024/ Davacı : İSİM SOYİSİM ADRES Vekili : Av.................. Davalı : İSİM SOYİSİM ADRES Konu :Tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle TMK m.166/1 uyarınca boşanmaları, tedbir nafakası (yargılama sonunda yoksulluk nafakası olarak devamı), maddi ve manevi tazminat talebimizden ibarettir. Açıklamalar Taraflar birbirlerini severek ../../..... yılında evlenmiş olup çocukları bulunmamaktadır. Evliliğin ilk aylarındaki mutlulukları aradan geçen zamanla gerek farklı mizaçlarda olmalarından gerekse de davalı eşin; müvekkili sürekli aşağılaması, ekonomik yükümlülüklerini yerine getirmeyerek tüm sorumluluğu müvekkilin üzerine yıkması, müvekkilin ailesi ile arasındaki anlaşmazlıkları fırsat bilerek müvekkil üzerinde psikolojik şiddet kurmasıyla şiddetli geçimsizliğe dönüşmüştür. Davalı eş, sürekli olarak müvekkilin "öğretmen" olması ile ilgili alay etmiş, onu aşağılamış ve başkalarının yanında dahi müvekkili küçük düşürmüştür. Müvekkil, toplumumuz için "kutsal bir meslek" olarak kabul edilen "öğretmenlik" mesleğine mensup olmasından ötürü her zaman kıvanç duymuşsa da davalı eş her fırsatta öğretmenlik mesleğini yermiş ve "öğretmenler genel de salak olur" tarzı küçük düşürücü söylemler ile müvekkile ve mesleğine saygısızlık etmiştir. İşbu saygısızlık zamanla müvekkilin arkadaş çevresine de yönelmeye başlamıştır. Ayrıca müvekkili, kendi iş yerindeki kadın memurlar ile kıyaslamış ve müvekkili sevmediğini, beğenmediği defalarca kez dile getirmiştir. Dolayısıyla müvekkil davalının duygusal şiddetine maruz kalmıştır. Bilindiği üzere eşini aşağılamak duygusal şiddet oluşturmakta olup ayrıca bir boşanma sebebidir. Müvekkil bu dönemde psikolojik anlamda çok yıpranmış ve tedavi almak zorunda kalmıştır. Bununla birlikte davalı eş, evlilik birlikteliğinin doğurduğu yükümlülükleri yerine getirememiş, ekonomik olarak sürekli borç altına girmiştir. Müvekkil devamlı bir şekilde hem eşinin borçlarını ödemiş hem ailenin geçimini tek başına üstlenmiştir. Müvekkil evlilikten kaynaklı her türlü gidere tek başına katlanmış, davalı eş ise işbu masrafların kendi sorumluluğunda dahi olmadığını beyanlarıyla ve fiilleriyle göstermiştir. Dosyaya ibraz edeceğimiz banka dekontlarından görüleceği üzere müvekkil devamlı bir şekilde davalıya para göndermiş ve aile ekonomisine yaptığı katkı dışında eşinin ekonomik sıkıntılarını da bizzat gidermeye çalışmıştır. Davalının evin ihtiyaçlarını karşılamaması, evin giderlerine kazancı oranında katılmaması, "borçlanmayı" alışkanlık haline getirmesi, kendi kullanım ve tasarrufunda olan aracın masraflarını dahi müvekkile yükletmesi, ekonomik sorumluluğunu üzerine almayıp birliğin giderlerine katılmaktan kaçınması taraflar arasındaki birlikteliği müvekkil açısından çekilmez bir hale getirmiştir. Davalı taraf bu fiillerinin dışında ayrıca, müvekkilin sürekli olarak eşya ve telefonunu kurcalamış ve sosyal medyalarını irdeleyerek her fırsatta tartışma yaratacak sebepler bulmaya çalışmıştır. Müvekkilin, arkadaşları ile olan konuşmalarını bir başka kimselere göndermiş, müvekkilin kendine ait hiçbir özeli kalmamıştır. İşbu konuda tanıklarımız mevcut olup huzurda dinlenilmesi talep ederiz. Taraflar, evlilik birlikteliğini 2018 yılı yaz sonrası yukarıda sayılı sebeplerden ötürü ortak bir karar alarak birlikteliklerini fiilen sona erdirmiş olup odalarını dahi ayırmışlardır. Bir evde iki ev arkadaşı gibi yaşamaya başlamışlardır. Aradan geçen beş yıllık süreçte müvekkilin "tayin" olma çabası, davalı eşin meslek kariyeri kapsamında taraflar boşanmayı ertelemişseler de bu süre zarfında aralarında duygusal bir yakınlık veya başkaca bir birliktelik yaşanmamıştır. Taraflar 2018 yılında ayrılık kararı alarak ve altı yıldan beri birbirlerine iki yabancı olarak; 2023 Ağustos ayından beri ise farklı şehirlerde olacak şekilde fiilen ayrı yaşamışlardır. Tarafların artık birleşmeleri mümkün değildir. Boşanmada ağır kusurlu olan davalı eş, evlilik birliğinin sona ermesi üzerine ve müvekkilin uğradığı/ uğrayacağı zararlarının tazmini nedeniyle davalı eşten maddi - manevi tazminat talebimiz bulunmaktadır. Hukuki Sebepler : TMK, HMK ve ilgili yasal mevzuat. Hukuki Deliller : Delil sunma hakkımız saklı kalmak kaydıyla, aile nüfus kaydı, fotoğraflar, sosyal ve ekonomik durum araştırmaları, whatsapp mesajları ,video, arama kayıtları, telefon kayıtları, icra dosyaları, hastane kayıtları, okul kayıtları, hts kayıtları, sgk kayıtları, iş yeri kayıtları, sosyal medya kayıtları, banka kayıtları, tapu kayıtları, mektuplar, tebligatlar, resmi kayıtlar, mail kayıtları, tanık, bilirkişi, yemin, keşif, uzman görüşü, her türlü yasal delil. Netice ve Talep : Yukarıda izah edilen ve re'sen nazara alınacak sebeplerle; Davamızın KABULÜNE, Evlilik birliğinin temelinden sarsılması ve davacı eş için ortak hayatı sürdürmenin kendisinden beklenemeyecek olması sebebiyle tam ve ağır kusurlu davalı eş ile BOŞANMALARINA, Sayın Mahkemede, boşanma kararı için yeterli kanaat oluşmadığı takdirde TMK m.171 uyarınca taraflar için en çok 1 yıl süreyle AYRILIK KARARINA, Dava tarihi itibariyle, fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla dava sonuçlanıncaya kadar davacı müvekkil için 10.000,00 TL TEDBİR NAFAKASI verilmesine ve dava sonunda her yıl ÜFE oranına göre arttırılmak suretiyle YOKSULLUK NAFAKASINA çevrilmesine hükmedilmesine, Boşanmada ağır kusurlu olan daval eşin, evlilik birliğinin sona ermesi üzerine ve müvekkilin uğradığı/ uğrayacağı zararlarının tazmini nedeniyle dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizli ile birlikte fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla davacı müvekkilime 300.000,00 TL MADDİ TAZMİNAT VE 300.000,00 TL MANEVİ TAZMİNAT ÖDEMESİNE, Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa TAHMİLİNE, Karar verilmesini bilvekale talep ederiz. ../../..... Davacı Vekili Av. ...........................
- ANLAŞMALI BOŞANMA PROTOKOLÜ
TARAFLAR : TARAF ( DAVACI ) : İSİM SOYİSİM TC TARAF ( DAVALI ) : İSİM SOYİSİM TC Taraflar ../../....... tarihinde evlenmiş olup aşağıdaki hususlarda boşanmayı ve boşanmanın sonuçlarını karşılıklı olarak kabul etmişlerdir. Evlilik birliğinin sona erdirilmesi hususunda her iki taraf da mutabıktırlar. Taraflar işbu boşanma nedeniyle, birbirlerinden maddi veya manevi tazminat, ziynet eşyası, işbu protokolde belirtilenler dışında başkaca mal rejiminden kaynaklı bir alacaklarının bulunmadıklarını gayrikabili rücu olarak kabul ve beyan etmişlerdir. Evlilik birliği içerisinde edinilen ".................................................." te bulunan mesken davacı eş ...................'a ait olacaktır. Davalı eş......................., işbu taşınmazda hiçbir hak ve alacağının olmadığını peşinen kabul ve beyan eder. Evlilik birliği içerisinde edinilen ".........................................." te bulunan mesken davalı eş .......................' a ait olacaktır. Davacı eş .................., işbu taşınmazda hiçbir hak ve alacağının olmadığını kabul ve beyan eder. Tarafların, birbirlerinde ve ortak konutta bulunan şahsi eşyaları dışında kalan tüm eşyalar ...................'a ait olacaktır. Taraflar eşya olarak başkaca alacakları olmadıklarını kabul ve beyan ederler. Taraflar, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücreti konusunda birbirlerinden talepte bulunmayacaklardır. Yapılan giderleri ........................tarafından karşılanacaktır. Taraflar evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeni ile Türk Medeni Kanununun 166/3. Maddesi uyarınca yukarıda şartları düzenlenen işbu protokolü serbest iradeleriyle imza altına almışlardır. Protokolde belirtilen haklar dışında karşılıklı olarak hiçbir hak ve talepte bulunmayacaklardır. İşbu boşanma protokolü 6 maddeden oluşmakta olup 3 nüsha olmak üzere ../../2024 tarihinde düzenlenmiş ve taraflarca imza altına alınmıştır. İSİM SOYİSİM İSİM SOYİSİM İMZA İMZA
- Anlaşmalı dava dilekçesi
İSTANBUL ..... AİLE MAHKEMESİNE Davacı : İSİM SOYİSİM TC ADRES Davalı : İSİM SOYİSİM TC ADRES Konu : TMK m. 166/3 uyarınca anlaşmalı boşanma talebimizden ibarettir. Açıklamalar Davacı müvekkil ................ ve davalı ............... , ../../..... tarihinde evlenmiş olup ............... (TC:.............) adında ... yaşında müşterek çocukları bulunmaktadır. (Ek-1: Ailesi Nüfus Kaydı) Taraflar arasında yaşanan geçimsizlik, gelinen son aşamada yaşantılarını zora sokacak niteliktedir. İşbu sebeple evlilik birliğinin sürdürülmesi imkansız bir hal almıştır. Tarafların evlilik birliğini sürdürmeleri imkansız olduğu aşikar olduğundan aralarında anlaşarak boşanmaya karar vermişlerdir. (Ek-2: Anlaşmalı Boşanma Protokolü) Hal böyle iken; ekte sunulan Anlaşmalı Boşanma Protokolü'nün kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmesini bilvekale talep ederiz. Hukuki Nedenler : TMK, HMK ve ilgili mevzuat Hukuki Deliller : Nüfus kaydı, onaylı evlilik belgesi, Protokol, Tanık, Yemin, İkametgah, Yargıtay Kararları, ve sair kanuni her türlü delil. Netice ve Talep : Yukarıda izah olunan nedenlerle; Davamızın KABULÜNE, Taraflar anlaşmalı olarak boşanma konusunda mutabık kaldıklarından, dosyaya sunulan ve taraflarca imza altına alınan protokolde belirtilen maddeler çerçevesinde tarafların BOŞANMALARINA, Karar verilmesini saygılarımızla bilvekale talep ederiz. ../../.... Davacı Ekler: ........................................ Aile Nüfus Kaydı, Anlaşmalı Boşanma Protokolü
- ANLAŞMALI BOŞANMA PROTOKOLÜ
TARAFLAR : TARAF ( DAVACI ) : İSİM SOYİSİM TC TARAF ( DAVALI ) : İSİM SOYİSİM TC Taraflar ../../...... tarihinde evlenmiş olup aşağıdaki hususlarda boşanmayı ve boşanmanın sonuçlarını karşılıklı olarak kabul etmişlerdir. Evlilik birliğinin sona erdirilmesi hususunda her iki taraf da mutabıktırlar. Tarafların birbirlerinden, nafaka talepleri bulunmamaktadır. Taraflar işbu boşanma nedeniyle birbirlerinden maddi-manevi tazminat, ziynet eşyası, mal rejiminden kaynaklı hiçbir alacaklarının bulunmadıklarını gayrikabili rücu olarak kabul ve beyan etmişlerdir. Tarafların, birbirlerinde ve ortak konutta bulunan şahsi eşyaları dışında kalan tüm eşyalar davalı ................................'a ait olacaktır. Taraflar eşya olarak, birbirlerinden başkaca alacaklarının bulunmadıklarını kabul ve beyan ederler. Taraflar, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücreti konusunda birbirlerinden talepte bulunmayacaklardır. Yapılan giderleri taraflar arasında eşit bir şekilde paylaştırılacaktır. Taraflar evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeni ile Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi uyarınca yukarıda şartları düzenlenen bu protokolü serbest iradeleriyle imza altına almışlardır. Protokolde belirtilen haklar dışında karşılıklı olarak hiçbir hak ve talepte bulunmayacaklardır. İşbu boşanma protokolü 5 maddeden oluşmakta olup 3 nüsha olmak üzere ../../...... tarihinde düzenlenmiş ve taraflarca imza altına alınmıştır. ................................... .......................................
- Adli Yardım Talebi Reddine İtiraz Dilekçesi
İSTANBUL.... AİLE MAHKEMESİNE Gönderilmek Üzere İSTANBUL ... AİLE MAHKEMESİNE Dosya No : 2024/.... E. Davacı : İSİM SOYİSİM TC Vekili : Av. ........................... (Adres Antettedir) Konu :Adli yardım talebinin reddi kararına itirazımızdan ibarettir. İtirazlarımız Yukarıda numarası yazılı dava dosyasında davacı müvekkil dava dilekçesinde ADLİ YARDIM talebinde bulunmuştur. Mahkeme, ../.../..... tarihli ön inceleme duruşmasının (2) nolu ara kararında davacı müvekkilin fakirlik belgesi dışında mali durumunu gösterir herhangi bir belge sunmadığını ve mahkemenin bu konuda araştırma zorunluluğunun olmadığını gerekçe göstererek müvekkil yönünden adli yardım talebini reddetmiştir. İşbu karara yasal süresi içerisinde itiraz etmekteyiz. Şöyle ki; MAHKEME NEZDİNDE, MÜVEKKİLİN DAVA DİLEKÇESİNİN EKİNDE SUNMASI GEREKTİĞİ BELGELERİ İŞBU İTİRAZ DİLEKÇESİNİN EKİNDE SUNUYORUZ. Müvekkil ../.../...... tarihli dava dileksinde; işbu davanın harç ve giderlerini karşılayacak maddi durumunun bulunmadığını, halihazırda ekonomik olarak kendisinin ve ailesinin temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta zorluk çektiğini belirtmiştir. Nitekim dava dilekçesinin ekinde sunmuş olduğu FAKİRLİK BELGESİ de bu durumu destekler niteliktedir. (Ek-1:Fakirlik belgesi ) Müvekkil 2 ÇOCUK annesidir.(EK-2:Aile Nüfus Kaydı) Çocuklar OKULA GİTTİKLERİ için müvekkil çocuklarının eğitim masrafları, yiyecek ve giyecek masraflarını karşılamakta zorlanmaktadır. Müvekkil aynı zamanda KİRADA oturmakta ve hiçbir MALVARLIĞI bulunmamaktadır. (EK-3: Araç ve Tapu Kaydı) Boşanma arefesinde olan müvekkil ŞUAN İŞSİZ durumdadır. (EK-4: SGK sorgusu) Müvekkil işsiz olduğundan kendisine ve çocuklarına bakabilmesi için ailesi yardımcı olmaktadır. MÜVEKKİLİN SOSYAL VE EKONOMİK DURUMUNUN ARAŞTIRILMASI AMACIYLA MÜZEKKERE YAZILAN KURUMLARDAN CEVAP GELMEMİŞTİR. ../.../..... tarihinde Şişli İlçe Emniyet Müdürlüğüne yazılan müzekkereye cevap verilmemiştir. Yazılan müzekkereye cevap verilmesi halinde, sosyal ve ekonomik durumunu belirtir tutanağın işbu dilekçemizde belirttiklerimizi destekler nitelikte olacağı aşikardır. Yukarıda açıklaması ayrıntılı bir şekilde yapılan olaydan da anlaşılacağı üzere müvekkilin daha fazla hak kaybına uğramaması adına, mahkemece ../../.... tarihli ön inceleme duruşmasının (2) nolu ara kararında vermiş olduğu ADLİ YARDIM TALEBİNİN REDDİ kararına itiraz etme durumumuz hasıl olmuştur. Netice ve Talep : Yukarıda izah edilen ve resen nazara alınacak nedenlerle; Mahkemenizce ../.../..... tarihinde reddedilen adli yardım talebimiz yönünden red kararına İTİRAZLARIMIZIN KABULÜNE, Müvekkilin ADLİ YARDIM TALEBİNİN KABULÜNE, Karar verilmesini bilvekale talep ederiz. ../.../2024 Davacı Vekili Av ......................... EK-1: Fakirlik Belgesi EK-2: Nüfus Kaydı ve Yerleşim Yerinde Oturanlar Belgesi EK-3: Araç ve Tapu Sorgusu EK-4: SGK Sorgusu
- ZAMANAŞIMI DOLAN HİZMET TESPİT DAVASININ AÇILMASI
Sigortalının 5 yıllık hak düşürücü süre sonunda dava açmamış olması Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan diğer tespit yöntemlerinin kullanılarak hizmet tespiti yapılması talebinde bulunulmasını engellemez. Eğer SGK’ya bildirge verilmiş ancak sigorta primi işveren tarafından hiç ödenmemişse işe giriş tarihi sonrası kesintisiz süren çalışma yönünden hak düşürücü süre işlemez, sigortasız işçi istediği tarihte her zaman dava açabilir. Bu belgelerden birisinin dahi kuruma verilmiş olması halinde kesintisiz geçen çalışma için hak düşürücü sürede işlemez. Sigortasız işçi her zaman dava açabilir. 1.İşe giriş belgesi, 2.Aylık sigorta primleri belgesi 3.Dönem bordroları Diğer yandan SGK müfettiş raporu ile ya da SGK’nın yetkili elemanlarınca bir fiili ya da kaydi çalışma olgusu tespit edilmişse, kesintisiz süren çalışma yönünden hak düşürücü süre yoktur. Her zaman dava açılabilir. Dava açmadan önce arşiv kayıtlarında sigorta bildirgesinin olup olmadığı ya da müfettiş raporunun olup olmadığı haricen araştırılması çok önemlidir. Dava açılmadan önce Sosyal Güvenlik Kurumuna müracaat edilmesi zorunludur. Yapılan müracaata altmış gün içinde Kurumca cevap verilmezse talep reddedilmiş sayılır. Kuruma karşı dava açılabilmesi için taleplerin reddedilmesi veya zımni reddedilmiş sayılması şarttır. Bu nedenle, 5521 Sayılı Kanun’un 7/3 maddesine uygun bir şekilde, dava açılmadan önce davaya konu talep hakkında, Sosyal Güvenlik Kurumuna müracaat ve Kurum tarafından bu müracaata konu talebine reddine dair bir işlem zorunludur. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2018/10-171 K. 2020/75 T. 4.2.2020 Sigortalı işten ayrıldığı yılın sonundan itibaren beş yıl içinde tespit davası açabilir. Maddede sigortalının sahip olduğu tespit davası açma hakkına ölümü hâlinde mirasçıların sahip olup olmadıkları konusunda bir açıklık bulunmamakta ise de, maddenin yukarıda da açıklanan, işverenin bildirmediği hizmetlerin tespitine imkân sağlama amacı gözetildiğinde, sigortalının ölümü hâlinde mirasçılarının sigortalıya tebaen hizmetlerinin tespiti talebi ile dava açabileceklerinin kabulü gerekir. Öte yandan, işverenin çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği Kanunun 79/1. maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinin dördüncü kısmında işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi (SSİY madde 16), dört aylık sigorta primleri bordrosu (SSİY. madde 17), sigortalı hesap fişi (SSİY madde 18) vs.dir. Maddenin açık hükmü karşısında, Yönetmelikte sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması hâlinde artık Kanunun 79/10. maddesinde yer alan hak düşürücü süreden söz edilemez. Yargıtay uygulamasında anılan maddede sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada Kurumun işçinin çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir. Diğer taraftan, Kurum tarafından yapılan bir tespitin olması hâlinde de aynı kabul şekline ulaşılmaktadır. Bu kabul şeklinin temelinde yatan neden; hiç bildirim yapılmayan sigortalılarla, kısmi bildirim yapılan sigortalıların aynı hukuksal statüye tabi tutulmalarının hukuka ve hakkaniyete aykırı olacağının düşünülmesidir. Beş yıllık süre, Kurumun sigortalı olarak çalışma olgusundan habersiz bulunmasına ilişkin durumlarda söz konusudur. Zira, Kurumun öğreneceği sigortalılık durumu karşısında yasal işlemleri kendiliğinden yapacağı ve yapmaması hâlinde, bu Anayasal görevini yerine getirmemiş sayılacağı sosyal güvenlik hukukunun bir sonucudur. Bir işlemin yapılmasında kusurlu olan tarafın, kusurundan yararlanamayacağı açıktır. Kurumun beş yıllık sürenin geçtiğini ileri sürmesi iyiniyet kurallarına aykırıdır Buna göre hak düşürücü süre, bildirimsiz kalan çalışmalar yönünden öngörülmüştür. Belgelerden birisinin dâhi Kuruma verilmiş olması veya Kurumca, fiilen ya da kayden sigortalı çalışma olgusunun tespiti hâlinde hak düşürücü süre yoktur. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2016/10-2141 K. 2020/585 T. 16.7.2020 Sigortalı hizmetin tespiti davaları kamu düzenini ilgilendirmekte olup, bu niteliği gereği özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerekmektedir. Bu davaların kanuni dayanağı 506 Sayılı Kanun'un 79. maddesinin 10. fıkrası olup bu bentte “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tespit edilmeyen sigortalıların hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak hizmet tespiti isteyebilecekleri” açıklanmıştır. Anlaşılacağı üzere, çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın mevcudiyetini etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hak bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. Söz konusu Kanun'un kabul edilip, yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 Sayılı Kanun'un 5. maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 Sayılı Kanun'un 3. maddesiyle yeniden beş yıl olarak düzenlenmiş olup, hâlen geçerliliğini korumaktadır. Bu kapsamda işe giriş bildirgesi düzenlenmediği veya düzenlenmesine karşın kanuni hak düşürücü süre içerisinde Kuruma verilmediği, bu süre içerisinde Kuruma verilen dönem bordroları ile bildirimin yapılmadığı, sigorta primlerinin kuruma yatırılmadığı, çalışmanın varlığı yönünde sigorta müfettişince herhangi bir saptamanın söz konusu olmadığı durumlarda, hizmetin varlığını ileri süren kişilerin hak düşürücü süre gerçekleşmeden yargı yoluna başvurması zorunludur. İşverenin, çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği 506 Sayılı Kanun'un 79. maddesinin 1. fıkrasında açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi, dört aylık sigorta primleri bordrosu, sigortalı hesap fişi vs.dir. Yönetmelikte sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması hâlinde artık Kanun'un 79. maddesinin 10. fıkrasında yer alan hak düşürücü süreden söz edilemez. Yargıtay uygulamasında anılan maddenin yorumu geniş tutulmakta; eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada Kurumun işçinin çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir. Diğer taraftan, Kurum tarafından yapılan bir tespitin olması hâlinde de aynı kabul şekline ulaşılmaktadır. Bu kabul şeklinin temelinde yatan neden, hiç bildirim yapılmayan sigortalılarla, kısmi bildirim yapılan sigortalıların aynı hukuksal statüye tabi tutulmalarının hukuka ve hakkaniyete aykırı olacağının kabulüdür. Beş yıllık süre, Kurumun sigortalı olarak çalışma olgusundan habersiz bulunmasına ilişkin durumlarda söz konusudur. Zira, Kurumun öğreneceği sigortalılık durumu karşısında yasal işlemleri kendiliğinden yapacağı ve yapmaması hâlinde, bu Anayasal görevini yerine getirmemiş sayılacağı sosyal güvenlik hukukunun bir sonucudur. Bir işlemin yapılmasında kusurlu olan tarafın ise, kusurundan yararlanamayacağı açıktır. Böyle bir davada Kurumun beş yıllık sürenin geçtiğini ileri sürmesi, afaki iyiniyet kurallarına aykırıdır ( Çenberci, Mustafa; Sosyal Sigortalar Kanunu Şerhi, Ankara, 1985 Baskı, s.514-515 ). Buna göre hak düşürücü süre, bildirimsiz kalan çalışmalar yönünden öngörülmüştür. Belgelerden birisinin dahi Kuruma verilmiş olması veya Kurumca, fiilen ya da kayden sigortalı çalışma olgusunun tespiti hâlinde hak düşürücü süreden söz edilemeyecektir. Yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre, sigortalının aynı işyerinden verilmiş birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı hâlinde hak düşürücü süre, her kesim çalışma için ayrı ayrı hesap edilmelidir. Kesintili çalışmanın varlığı hâlinde, kesintinin öncesi ve sonrasında oluşacak her çalışma devresi için dava koşullarının varlığı yukarıda belirtilen olgular dikkate alınarak belirlenmelidir. Ne var ki, işverenin sigortalıyı işe alır almaz yasal süre içinde işe giriş bildirgesini vermemesi uygulamada sıkça karşılaşılan bir gerçektir. Bu nedenle, işe giriş bildirgesinden önceki çalışmalar yönünden, sigortalının çalışmasının kesintisiz olarak devam etmiş olması hâlinde, çalışmaya ilişkin Yönetmelikte düzenlenen belgelerden olan işe giriş bildirgesinin Kuruma verilmiş olması karşısında hak düşürücü süreden söz etmek mümkün olmayacaktır. Burada önemli olan ve dikkat edilmesi gereken husus çalışmasının kesintisiz devam ettiği hususunun sigortalı veya hak sahibi tarafından kanıtlanmış olmasıdır. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2016/21-906 K. 2020/383 T. 10.6.2020 Bu kapsamda işe giriş bildirgesi düzenlenmediği veya düzenlenmesine karşın kanuni hak düşürücü süre içerisinde Kuruma verilmediği, bu süre içerisinde Kuruma verilen dönem bordroları ile bildirimin yapılmadığı, sigorta primlerinin Kuruma yatırılmadığı, çalışmanın varlığı yönünde sigorta müfettişince herhangi bir saptamanın söz konusu olmadığı durumlarda, hizmetin varlığını ileri süren kişilerin hak düşürücü süre gerçekleşmeden yargı yoluna başvurması zorunludur.. İşverenin, çalıştırmış olduğu sigortalılara ait hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği 506 Sayılı Kanun'un 79. maddesinin 1. fıkrasında açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde işverence verilecek belgeler düzenlenmiştir. Bunlar, aylık sigorta primleri bildirgesi, dört aylık sigorta primleri bordrosu, sigortalı hesap fişi vs.dir. Yönetmelikte sayılan bu belgelerden birisinin dahi verilmiş olması hâlinde artık Kanun'un 79. maddesinin 10. fıkrasında yer alan hak düşürücü süreden söz edilemez. Yargıtay uygulamasında anılan maddenin yorumu geniş tutulmakta; eğer sayılan belgelerden birisi işveren tarafından verilmişse burada Kurumun işçinin çalışmasından haberdar olduğu ve artık hizmet tespiti davası için hak düşürücü sürenin varlığından söz edilemeyeceği kabul edilmektedir. Diğer taraftan, Kurum tarafından yapılan bir tespitin olması hâlinde de aynı kabul şekline ulaşılmaktadır. Bu kabul şeklinin temelinde yatan neden, hiç bildirim yapılmayan sigortalılarla, kısmi bildirim yapılan sigortalıların aynı hukuksal statüye tabi tutulmalarının hukuka ve hakkaniyete aykırı olacağının düşünülmesidir. Somut olaya gelince, davacının sigorta başlangıç tarihinin 31.05.1979 olduğunun tespiti talebi bakımından, işe giriş bildirgesinin düzenlenmemesi ve Kuruma herhangi bir şekilde hizmet bildirimi ile ücretinden prim kesintisi de yapılmaması, yönetmelikte belirtilen belgelerin bulunmaması karşısında hizmet tespiti isteminin dava tarihi itibariyle hak düşürücü süreye uğradığı açıktır. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2017/21-1967 K. 2020/550 T. 8.7.2020 Kendiliğinden araştırma ilkesinin hakim olduğu Sosyal Güvenlik Hukukunda çalışma olgusu her türlü delille ispatlanabileceğinden bu davalarda işyerinde tutulması gerekli dosyalar ile Kurumdaki belge ve kanıtlardan yararlanılmalı, ücret bordroları getirtilmeli, müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı, mümkün oldukça tespiti istenen dönemde işyerinin yönetici ve görevlileri, işyerinde çalışan öteki kişiler ile o işyerine komşu ve yakın işyerlerinde, tarafları veya işyerini bilen veya bilebilecek durumda olanlar zabıta marifetiyle araştırılarak saptanmalı, sigortalının hangi işte hangi süre ile çalıştığı, çalışmanın konusu, sürekli, kesintili, mevsimlik mi olduğu, başlangıç ve bitiş tarihleri ve alınan ücret konularında beyanları alınarak, tanıkların sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli, beyanları diğer yan delillerle desteklenmelidir. Bu amaçla tanıkların hizmet tespiti istenen tarihte işyeri veya komşu işyeri sigortalısı ya da işvereni olup olmadıkları araştırılmalı, davalı Kurumdan, bu kişilerin belirtilen tarihte sigortalılık bildirimlerinin hangi işyerinden yapılmış olduğu da sorularak, elde edilen bilgilerin ifadelerde belirtilen olgularla örtüşüp örtüşmediği de irdelenmeli, işyerinin kapsam, niteliği ile bu beyanlar kontrol edilmelidir. Av. Yılmaz GÜNEŞ


